Cumhuriyetin
100. yıl etkinlikleri kapsamında Üniversitemiz Hukuk fakültesi tarafından “100.
Yılında Emperyalizme Karşı Türk Devrimi” konulu konferansı düzenlendi. Konferansın
konuşmacısı Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Murat Özdemir’di. Kocatepe Salonunda
gerçekleşen konferansa akademik ve idari personel ile öğrencilerimiz katıldı.
Prof.
Dr. Ali Murat Özdemir, “Türk Devrimi, klasik emperyalizmin çok yakıcı olduğu
bir dönemde, büyük zorluklar içerisinde ortaya çıkmıştır. Bu durumu
anlayabilmemiz için emperyalizm ve sömürgecilik arasındaki farkı bilmemiz
gerekir. Sömürgecilik dediğimiz şey,
kapitalist toplumların ortaya çıkmasının bir numaralı sebebidir. Sömürgecilik,
1838 Serbest Ticaret Anlaşması ile emperyalizme dönüşüyor. Peki arasındaki fark
nedir? Sömürgecilik; genelde feodal sınıfın, lordların, kralların değerli maden
ihtiyacı ve açlığıyla yaptığı bir talandır. Ayrıca bu kapitalizmin gelişmesine
yol açmıştır. Emperyalizmde ise biz sermayenin genişletilmiş yeniden üretim
sürecine devlet iktidarının dahil edildiğini görüyoruz. Emperyalizm bir ülkede
başlayan üretim çevrimini, o ülkenin sömürgesine doğru gidip orda hammadde, işgücü
ya da piyasalara çevrilip tekrar yeni değerlenmiş haliyle ilgili ülkenin merkez
piyasalarında satılmaları ile gerçekleşen bir süreçtir. Ulus devletler arasında,
sömürgeci emperyalist ulus devletleri arasında silahlı rekabet dediğimiz şey,
klasik emperyalizmin alametidir. Bunlar belirli ülkelere bayrak dikerler,
ülkenin nüfusunu ve ham maddesini acımasızca kullanmak için harekete geçerler
orada sömürdükleri emek ve çaldıkları doğal kaynakları yine kendi piyasalarına
getirirler ve bu süreç dışlayıcıdır. İngiliz sermayesi büyüdükçe İngiliz
devletinin sömürge alanı artar. Bizim devrimimizin gerçekleştiği dönemde
dünyada biçimsel olarak da olsa bağımsız sayılabilecek Osmanlı Devleti, İran,
Çin vardı. Sömürgecilikte işgal kıyılarda olur, kıyı şehirlerini işgal eder
sömürgeci devletler. Emperyalizmde yani 1838’den 1914’e kadar dünya emperyalist
ülkeler tarafından yönetiliyordu. Sömürgeci dönemde bu kadar işgal alanı yok. Fransız
ve İngilizlerin bir ortak noktası vardır ve Amerikan ihtilali sonrasında açıkça
yazıya dökülmüştür. Düşmanının sömürgesi dahi olsa orada kurtuluş savaşına izin
verme! Niye? Bugün onun başına gelen yarın senin başına gelir. Montevideo anlaşması emperyalist tanıma
koşulunu biraz yumuşatıyor. 1945- 1990 arasında silkinme var ama ondan sonra
klasik emperyalizme geri dönülüyor. Bu arada Avrupa Birliği emperyalisttir.
Klasik emperyalist tanımı usulünü benimsemiştir. Maidan Darbesi ile yaptıkları ile de klasik
emperyalizm tutumunu benimsemişlerdir. Şimdi Türkiye’ye ve Cumhuriyete bakacak
olursak Türk Devrimi, klasik emperyalist dünya sisteminin Türk yurdunun kendi
değerlendirme sürecinin nesnesi haline getirme teşebbüslerine karşı, bilinçli
ve örgütlü bir isyandır. Bir sömürge ülkesinin isyanı değildir. Bağımsız bir
ülkenin isyanıdır. Türk devrimi, kapitalistleşme süreçlerini olası kılan ilkel
birikim için sömürgeciliğe dayanmamıştır. Türk Ordusunun elinde sömürgelerinin
kanı bulunmamaktadır. Klasik emperyalizmin canavarlığının kanı bulunmamaktadır.
Merkez kapitalist ülkeleri içkin iç çelişkilerin ihraç yoluyla ertelenmesi
yordamını içermez. Türk Devrimi
karşılaştığı olağan üstü büyük zorlukları Türk ulusunun tarihsel birikimlerini Mustafa
Kemal Atatürk’ün ve devrimi gerçekleştiren kahraman kadroların, sınırsız yurt
sevgilerini ve yönetim becerilerini, meclisin temsil ettiği meşru zemini ve
toplumsal enerjiyi, bütün anayasalarımızın en derin noktasında var olan temel
ve özgün cumhuriyet projesini emperyalist ülkelerin kendi sınırları içinde
biçimlenen yapısal rekabete ve Sovyet Devrimin etkisini kullanarak aşmayı
becermiştir. Bu gerçekten ne kadar övünsek az olan bir özelliktir, Türk
devrimin ayırıcı özelliğidir” şeklinde konuştu.
Konferans,
Prof. Dr. Ali Murat Özdemir’in öğrencilerin sorularını cevaplaması ile sona
erdi.